Gelibolu’yu yazar mısın dediler. Yazamam dedim. Benim kalemime de, kağıdıma da, zihnime de birkaç numara büyük gelir. Hayatımı yazsam hani, içinde Gelibolu geçmeden yazılmaz tabi de. Ama Gelibolu’yu yazmak dedin mi, benim hayatım onun içinde bir zerre etmez. En iyisi biraz bekle, hayatımı yazayım bir ara, orada biraz Gelibolu da yazarım meraklıları için.
Hem Gelibolu’yu bana niye soruyorsun ki cancağızım? Gelibolu’yu Gelibolu’dan bile daha iyi bilen onca kişi varken ve hatta şükür ki bazıları da halâ hayattayken. Hayatta olmayanların da git kapısını çal, kaldır yerinden, sor, anlatsınlar. Gelibolu dedin mi kırmazlar, anlatacaklarına kalıbımı basarım.
Diyelim ki efsane müdür Burhan Özbelge’yi bulup rica edeceksin de mesela, sana anlatmayacak Gelibolu’yu öyle mi? O anlatacak sen yazacaksın. Yazması bari senden olacak. Bana niye yaz deyip duruyorsun?
Sonra efendim, hazır mektepten sayfalar açılmışken Arif Göker’e de gidip anlattır ona da bir şeyler. Aman ha, yalnız ‘’ Dikkaatt ‘’ diye seslenmeden öyle doğrudan eşelemeye kalkmayasın topracığını. Kendisi hocalıktan evvel EMİNSU taifesinden emekli kumandanmış, çeker valla kulağını.
EMİNSU demişken bak, ‘’ Deli Nuri Bey Amca ‘’ geldi şimdi gözümün önüne. Kumandan değildi ama o da Arif Hoca gibi bir İnkılap mağduruydu. Kendisi gerçekten de bir yiğit olduğu için aklıma da o sevimli lâkabıyla beraber geldi bak rahmetli şimdi, gördün mü? Anlatsın da, âleme biraz belediyecilik kültürü bulaşsın.
Anlattır Gelibolu’yu rastlayabildiğin her bir Geliboluluya. Hacı Hafız’a, hatta İhsan Hoca’ya, Muhtar Cemal’e, Mümin Bakkal’a, hatta Rabia Teyze’ye, Torik Ali’ye ve daha da bulabildiğin bulamadığın kimlere kimlere…
Nerede bulacağım bazılarını da anlattıracağım diyorsun, duyuyorum seni. Valla artık o da senin çözeceğin bir mevzu. O konuda yardımcı olabilme şansım pek yok. Ama aramadan, elinle koymuş gibi bulabileceğin bazı mekânları sayabilirim sana Gelibolu'yu anlatmaları için. Onlar da, o ‘’ artık bulamadıkların ‘’ gibi pek çok şey bilirler Gelibolu üzerine. Başla bakalım gezmeye…
Mesela işe Çukur Çeşme’den başlayabilirsin. Gerçi bu aralar biraz hüzünlü ve hatta ağlamaklı olduğunu duydum ama, olsun. Benden selam söyle, kırmaz, dili çözülür sanırım. Kasap Hamamı’ndan Altıyol’a doğru giderken az ilerideki çeşme canım. Sol kolda kalıyor ya. Bildiin?
Sorarsan hamam gösterir zaten Çeşme'yi sana. Yalnız, kapısını çalıp kendisine sadece Çukur Çeşme’yi sorarsan Hamam biraz gücenebilir. Gelibolu’yu da sor. Hatta en iyisi önce Gelibolu’yu sor, bir anlatsın bakalım Hamam sana anlatacaklarını. Döksün eteğinin taşlarını. Ondan sonra ‘’ ben kalkayım artık ‘’ filan derken Çukur Çeşme’yi de soruverirsin. Öylesi daha da yakışır yani.
O taraflara uzanmışken hazır, Fransız Mezarlığı’nı, Saruca Paşa’yı, Hallacı Mansur’u, hatta aşağı denize doğru biraz inerek Çilehane’de kalemi kitabı elinde çalışmaya devam eden Yazıcızade’yi ziyaret etmeyi sakın ola ihmal etmeyesin. Oralarda Gelibolu hakkında dinleyeceklerini sana dünyadaki hiçbir kütüphane ve hiç kimse anlatamaz, bilesin.
Çilehane’den sonra tekrar yukarı çıkarak Namazgah’ta biraz soluklan, ciğerlerini temiz boğaz havasıyla serinlet, Fener'den taa uzaklara bakarak İstanbul'u bile görmeye çalış ve oradan devam ederek Kalfat Mehmet Paşa Türbesine, ardından Hamzakoy yönünde ilerleyip Emir Ali’ye uğra. Ardından da Sinan Paşa Türbesiyle Mevlevihane’nin anlatacaklarını da güzel güzel dinleyerek Fikirli Sinan’da bir mola ver. İstersen bu molada bir yandan nefeslenirken aldığın notları da biraz düzene koyabilirsin.
Moladan sonra, mezarlık yolu üzerinden Alaaddin mahallesi tarafına inebilirsin. İnerken Alaaddin Kalfa’nın hatırını sormadan ve anlatacaklarını dikkatle dinlemeden geçme sakın. Zamanında Gelibolu’nun Fen İşleri Müdürlerinden biriymiş kendisi. Sanıldığı gibi mezarlık müdürü değil yani.
O mahalleden, birkaç çeşmeyi dinlemeden geçmemeni de tavsiye etmeliyim. Misal mi, Neşati Çeşmesi ve Yeni Çeşme ki Muhtar Cemal’in evine ve Rabia Teyze’nin Bakkal Dükkânı’na çok yakındır. Süleyman Denizkuşu’nun da tabi. Torik Ali’nin evi de çeşmenin az biraz ilerisindedir hatta. Oralara da uğramadan geçme. Cin Hayri’nin evi ise çeşmenin az öncesindedir ve o da çok şey bilir Gelibolu hakkında.
Karaman Kahveleri’ne de mutlaka uğramalısın. Eski kahveleri bulamazsan bile eğer, kahvelerin ruhları mutlaka oralarda bir yerlere sinmiş bekliyorlardır seni ve emin ol anlatacakları çokk şeyleri vardır sana.
Sonra geç hemen Paşa Hamamı’na. Sen gittiğinde Paşa da Hamam da orada değilse bile biraz gözük sert bir şekilde hemen geleceklerdir karşına. Daha zorlanırsan Ramadan Aga’ya seslen, o bulur getirir apar topar her ikisini de. Adamakıllı anlattır Paşa Hamamı’na Gelibolu’yu. En iyi bilen yerlerden biridir çünkü Gelibolu’yu.
Geçince Hamam’ı, Güneş Fırını’na da uğra. Yerinde yeller esiyorsa bile, esmekte olan o yele sorsan yel de anlatacaktır birkaç parça bir şeyler fırının hatırına.
Fırını geç, Melek’lerin evini ve Cami’yi de geç ama Semerciler Bayırı’na tırmanmak yerine çeşmenin oradan sağ kolda kalan sokağa girerek İbni Hasancık Çeşmesi’ne doğru devam et.
Reşat Amca’nın evinin önünden geçerken ona da iskeleyi, Ayvalık ve Gemlik hatıralarını anlattırıp Çeşme’ye ulaş.
Tam çeşmeye varmak üzereyken sağa kırıp Sobacı Asım Amca’ya da bir uğrarsan mutlaka anlatacağı bir şeyler olacaktır senin işine yarayacak.
Aslında Dişçi Rauf’a da uğramalısın ama artık oralara da bir sonraki gezide yönlendiririm seni. Çünkü, zamanının pek kalmadığını anladım bakışlarından şu an…
Çeşmeye varınca çeşmeden, hemen arkasındaki çitlembik ağaçları altında bulunan İbni Hasancık Türbesi’nden ve artık yeri bile belli olmayan mescidinden, her bir bildiklerini anlatmalarını rica et mutlaka. Gerekirse yalvar. Kârlı çıkarsın. Demedi deme.
Çeşmeden sonra Büyük Cami’ye doğru yönel. Yönelirken de çocukluk arkadaşım rahmetli Hüseyin ve sevgili ablası öğretmen Semra Hanım’ın sağ gerinde kalan evlerine de güzelinden bir selam sarkıt.
Cami’ye varınca anlattır da anlattır ona. Tıkanacak gibi olursa eğer Cami, İhsan Hoca’ya, Murat’a, hatta daha olmadı Hacı Hafız’a haber sal gelip tamamlasınlar anlatıları.
Şimdi in aşağı, eski Pazar yerine. Santral’ın mutlaka hatırını sor. Yıllarca emeği oldu Gelibolu’nun nice ampullerine. Telli Çeşme ile sonlandırabilirsin şimdilik bu ilk turu. Fark ettim ki epeyce yoruldun bu ilk turda çünkü.
Nasıl? Beğendin mi bir başlangıç olarak onların Gelibolulu kişilerin ve mekânların anlatılarını? Daha devamı var tabi. Gelibolu o kadarcık küçük bir yer, o kadarcık kısa bir tarih değil elbette. Haydi biraz dinlen de yeni bir geziye hazırlan bakalım o zaman.
Yaa… Gördün mü bak. Bir de tutturmuş bana ‘’ Gelibolu’yu yaz ‘’ deyip durmaktaydın kaç zamandır. Ben nasıl yazayım bir başıma onca kişinin, onca mekânın sana anlattıklarını. Üstelik, kapısını çalsan, uğrasan sana Gelibolu anlatacak durumda olan daha da ne kişiler ve de ne mekânlar var bir saysam şaşırıp küçük dilini yutarsın inan. Anladın mı şimdi biraz olsun dediklerimi? Gelibolu öyle kolay beri anlatılabilecek bir yer miymiş? Hıı...?
Bir de bana ‘’ Gelibolu’yu yaz ‘’ demez miydin ikide bir. Kim yazabilir ki ben yazabileyim bir başıma onu? Kolaysa, bu kısa gezide sana anlatılanları sen yaz da görelim bakalım. Yaaa… Gördün mü? Hadi yarısını yaz o zaman… Çeyreğini hadi…
Eeee… O zaman konuşmayacaksın öyle…
(Celalettin Kalkan – 7 Kasım 2023 – ANKARA)